MPG'den...
-
İşin sırrı dengede... İçinizde, dışınızda, mutfağınızda, sinir sisteminizde, hareket sisteminizdeki dengede...
-
Sorun zayiflamakta degil ki, o kiloyu koruyabilmekte...
-
Hayat boyu diyet yapilmaz (bence)... Istenilen kiloya gelene kadar kontrollu diyetler uygulanir ve sonra, yasanilan yere, aile yapisina, kulture, yasam tarzina bagli olarak bir beslenme stili olusturulur ve kilo alinmayabilir.
-
Yemeyerek kilo verilmez.
-
... Yemek saatine 3 saat filan vardi. Akilli davranabilirdim. Evde olanlar icinden, yogurt, meyve, bir dilim kepek ekmegi yiyebilirdim. 3-4 ceviz, bir elma, yarim dilim kepek ekmegi yiyebilirdim. Kucuk bir tost, bir bardak ayran filan icebilirdim. iki biskuvi, iki renkli meyve, bir avuc badem filan yiyebilirdim...
-
... Yapilabilecek seyler icinden, en yapilmayacagi sectim ve sutlacimsi bulamaci yedim. Hem de bir tane degil, iki tane degil, tam 3 tane yedim...
-
...ya hep ya hic kanunudur, beslenme problemleri ile ilgilenen psikiatrlar cok iyi bilirler; "oldu bir kez" dersiniz "napiyim artik, yarin disipline girerim..." ve ne bulursaniz yersiniz...
-
Boyle gunler olabilir hayatta... Hatta daha kotuleri de (beslenme acisindan soyluyorum)... Kendime kizmadim. Biz buna, emniyet subabi deriz. Hani duduklu tencerenin fiskiyesi gibi, basincin azaltilmasi gerekebilir). Ama enazindan onumuzdeki 15 gun boyle birsey yapmayacagima emin olabilirsiniz.
-
Eğer çok fazla yediğiniz bir gün geçirdiyseniz, sakın suçluluk duymayın, sonrasındaki iki gün, matabolik diyetteki kötü haftanın (fast week) kuralını uygulayın... Yani güzel bir kahvaltı, öğlen ve akşam karbonhidrat yok...
-
Temiz, bakımlı, özenli, canlı olmak, hayatın karşısında değil yanında durmak, zaman zaman giyim tarzınızda, saçınızda başınızda değişiklik yapmak, sadece dışınıza değil içinize, yüreğinize doğru bakmak, sadece anne, eş, arkadaş değil kadın olduğunuzu hatırlamak; sizi, fazla olduğunu düşündüğünüz 4-5 kiloyu vermenizden çok daha fazla güzel kılar..
-
Alışkanlıkların değişmesi 3 ayı alır, korumak ise 1 seneyi bulur..
-
Yağ hücreleri dışında hiçbir boşluk, yiyerek dolmaz.
-
İşin sırrı dengede... Herseyden yemek, herseyi yemek, bos kalorileri mumkun oldugu kadar hayatimizdan cikartmak ya da miktarlarini cok azaltmakta... Ac kalmamak, kan sekerini hizla yukseltip, hizla dusurecek, dolayisi ile insulin salgilanmasina ve yag depolanmasina neden olan besinlerden kacinmakta ya da bu besinleri de, kana karismalari yavaslatacak sekilde tuketmekte...
-
Yogurt; meyve ya da kuru yemis ve kuru meyveyle alacaginiz sekerin hizla kana karismasini engeller. Onun icin insulin hormonunun hizla artmasina engel olur (Insulun, sekeri, notralize eder ama yag yapimini stimule eden bir hormondur). O nedenle makarnayla, mantiyla yogurt yemek dogru bir secimdir.
-
Sabah akşam tartıya koşmayın. Bırakın giysileriniz söylesin size kilonuzu...
-
Zaman, sadece birazcık zaman...
-
Aksam yemeklerinde karbonhidrat alimini en az düzeye indirmek aslında kilo korumak için de uygun bir yöntem...
-
Size küçük bir sır vereyim...Ayda bir gün kendime izin veriyorum. O gün özellikle koşturmayacağım, keyif günü olsun istiyorum. Zaten kendiliğinden oluşuyor koşullar ve o gün, sağıklı sağlıksız diye bakmadan canımın çektiğini yiyorum.
-
Ben, kontrolü elden kaçırdığım günlerin ertesinde, iki gün boyunca, sabah kahvaltısı dışında karbonhidrat yemiyorum.
-
Pes etmeyin, bunca kişi başardı, siz niye başaramayasınız?
-
Bir tek kişi bile başardıysa, siz neden başaramayasınız?
-
Siz değişmeye karar vermezseniz, siz kendinize yardim etmezseniz, kim edecek? Siz değişeceksiniz, etrafınızdakileri de değiştireceksiniz...
-
GIDECEGI YONU BILMEYENE HICBIR RUZGARDAN HAYIR GELMEZ... Onun icin kararinizi verin, onunuze ilk cikan engelde geri donup kacacaksaniz, hic baslamayin daha iyi...
-
Şikayet etmeyin, bahane bulmayın, vazgeçmeyin... Hedefinizi küçültün ve parça parça ulaşın sonuca...
-
Yavaş verin, ama kalıcı olarak verin kilolarınızı... Değişin, yenilenin, yenin artık kendi elinizle büyüttüğünüz bu sorunu...
-
Kilomu koruyabiliyorum... Dikkat etmezsem, 8 ay-1 yıl gibi bir surede 15 kilonun üzerinde alabileceğimi bilerek üstelik... Ayrıca benim kilo almam, pişirdiklerim, yeme tarzım, evimizin faresi dahil hepimizin kilosunun artmasına sebep olur, bunu da hiç unutmayın... Özellikle yetişme çağında çocukları olanlara söylüyorum bunu...
-
Ne yapıyorum? Hiçbir şey... Dikkat ediyorum sadece... Hiçbir şey yasak değil... Ama her şeyin bir sırası, bir miktarı, bir zamanı var... Sosyal yaşam diye de bir gerçek var... İnsanı tatlıcı vitrinlerine yapıştıran fizyolojik tatlı krizleri var... Tembellik yapma, huysuz olma, canım çok çekti deme hakkı var...
-
O nedenle bilgili ve bilinçli bireyler olarak, sizlerle birlikte yaşayanları da düşünerek, sağlıklı beslenme alışkınlıklarını bir sure için değil, hayat boyu kalmak üzere edinmek en doğru davranış biçimidir..
-
Ama akıllıca... İnsana başta “aaaaaaaaaa, valla yiyorum yiyorum almıyorum” gibi gelir... Tartılırsınız, tartılırsınız... İbre geçen ayki yerinden oynamaz 1 santim bile... Sonra bir sabah kalkarsınız, pijamanızın beli rahatsızlık verir, bir de tartılırsınız ki... Bir de tartılırsınız ki... Bir de tartılırsınız ki... Bu cümleyi siz kendiniz tamamlayın... Nasıl bitmesini istiyorsanız, öyle bitecek çünkü bu cümle... Siz neyi seçiyorsaniz öyle bitecek... Biraz daha açık olmalıyım değil mi? Olayım bakalım...
-
Büyük bir çoğunluğunuz hedef kilosuna ulaştı... Sırada artık, çok fazla takıntı haline getirmeden, düzgün, sağlıklı, keyifli, tadı tuzu yerinde, ağız tadıyla beslenmek ve kilo almamak (ama tabii gereğinden fazla vermemek de var)...
-
Önce onlarla konuşalım... Ne yapıyoruz? Planlı besleniyoruz... Yani hafta başında, aşağı yukarı ne yiyeceğiz, ne pişirecegiz -hele ki çocuklarımız varsa- planlıyoruz, programlıyoruz... Mutlaka kahvaltı ediyoruz, ekmeğimizi, peynirimizi veya tostumuzu veya müslimizi yiyoruz. Balımız, reçelimiz, başka bir nedenle sakınmamız gerekmiyorsa iki kez yumurtamızı menümüze koyuyoruz. Haftada iki kez kırmızı et, en az iki kez balık ve tavuk yiyoruz. Pilavı, makarnayı, ekmeği, patatesi, böreği çöreği, keki makul ölçülerde yiyoruz. Tatlı? Elbette... Ama bir porsiyon baklava 4 tane değil, 2 tane... Unutmayın! Nedir makul ölçü? Siz kiloluyken yediğinizin yarısı, hatta daha azı...
-
Diyelim ki dışarıya yemeğe gittik, ya da davete katıldık, ya da denk geldi çok ama çok fazla yedik... Bayramdı, seyrandı, düğündü, davetti, iş yemeğiydi, sevgilimiz geri geldi sevindik, kocamıza kızdık, üzüldük... Abarttık, fazla yedik... Ne yapacağız?
-
Ertesi gün güzelce kahvaltımızı yapacağız... Her günkü gibi... Ara öğün, yoğurt ve meyve (muz, hurma, kavun, olgun şeftali, incir olmasın da elma olsun mesela)... Sonraki iki ana öğünde hiç karbonhidrat tüketmeyeceğiz... Yani ekmek, patates, pilav, makarna, börek, kek, 5 çayı yok...
-
Oldu da denk geldi, hayat bu... İki gün üst üste abarttık... O zaman, kahvaltı her zamanki gibi, sonraki iki ana öğün karbonhidratsız, ikinci gün kahvaltı normal, sonraki iki ana öğün karbonhidratsız...
-
Oldu da denk geldi... 3 gün üst üste abarttık... O zaman kusura bakmayın, 1 yıl sonra kendinizi emek emek verdiğiniz kiloya 100 % geri dönmüş bulursunuz, benden söylemesi...
-
Yemekten yaklaşık yarım saat önce bir çorba kaşığı kadar dereotu yemenizi öneririm. Yok yapamam diyenler, 1 fincan metabolizma çayı içebilirler. Ama dereotunu deneyin, şaşıracaksınız...
-
Aksam yemeklerinde karbonhidrat alımını en az düzeye indirmek aslında kilo korumak için de uygun bir yöntem. Yemeyin demiyorum, dikkatli yiyin diyorum. Eğer pilav varsa, çorbanızı ekmeksiz yiyin örneğin. Eğer çok fazla yediğiniz bir gün geçirdiyseniz, sakın suçluluk duymayın, sonrasındaki iki gün, kötü haftanın (fast week) kuralını uygulayın... Yani güzel bir kahvaltı, öğlen ve akşam karbonhidrat yok...
-
Arzu ettiğiniz kiloya ulaştığınızda, daha fazla zayıflamak istemiyorsanız, yediğiniz miktarları çok az artıracak ve daha önce yaptığımızın aksine, tartınızı koyduğunuz yerden bulup çıkartacaksınız. Her gün tartılmak yok, her hafta tartılmak da yok.. 15 günde 1 tartılacaksınız ve kilo vermeye devam ediyorsanız, yine yediğiniz miktarları çok azar azar artıracaksınız. Eğer 500 gramın üzerinde kilo aldıysanız, o zaman duracak, “ne yapıyorum acaba?” diye kendinize soracaksınız?
-
Kilo verene kadar sağlıklı beslenme kuralları uygulayıp, bu yaklaşımı fiziksel aktiviteyle desteklemek, kilo verir vermez de, eski alışkanlıklara ve beslenme biçimine dönmek sizi sadece yorar. Verdiğiniz kiloları hem de fazlasıyla alma hızınıza kendiniz bile şaşarsınız..Yani diyet, aslında kilo verene kadar uygulanan, zar zor, oflaya poflaya yapılan sonra biraz kilo verir vermez terk edilen bir program değil, bir yasam biçimidir. Daha önce de yazmıştım. “Diyet”, Yunancada "Doğru Yaşama Kuralları" anlamına gelir.
-
Metabolizmayı hızlandırmak için, düzenli aralıklarla, değişik besinler yemek önemlidir. Yani öğün atlamamak, her gün farklı bir şeyler yemeğe çalışmak, monoton beslenme biçiminden kaçınmak, mutlaka yürüyüş yapmak veya yüzmek, bol su içmek metabolizmanın hızlanmasına yardım eder.
-
Ayrıca diyetler sırasında çokça karsılaşılan kilo vermenin durması durumunda; 1 veya 2 hafta, haftanın 3 günü sadece 1 öğün olmak üzere, sadece yeşil sebzelerle, 1 yemek kaşığı zeytin yağı ve 1 yemek kaşığı bulgur, pirinç veya makarna ile pişirilmiş Yeşil Çorba içilmesi faydalıdır.
-
1 elma, 1 limon, 1 çubuk tarçın, 1 tatlı kaşığı tane biber, 2-3 karanfil ve 3 litre su ile, su 1.5 litre kalana kadar pişirilerek hazırlanan çay da; yemeklerden önce içilirse iştahı kontrol eder, yemek aralarında metabolizma hızlandırıcı etkisi vardır.
-
Bazen hayatin ritmi önünde eğilmek gerekebilir ama bunu sırtımızı yere getirmeden yapmamız gerekir, bilmem anlatabiliyor muyum...
-
Vücudumuzda çok yağ varsa az enerji harcarız... YANİ METABOLİZMAMIZ YAVAŞLAR...YANİ ŞİŞMANLIK YAVAŞLAMIŞ METABOLİZMANIN SONUCU DEĞİLDİR, ŞİŞMANLIK SONUCU METABOLİZMA YAVAŞLAR...
-
Bahar hep söyledi, hâlâ da söylüyor arkadaşlarına “Ben Mehtap ne dediyse onu yaptım, 10 tane badem dedi, 11 tane yemedim ama 9 tane de yemedim diye”... Hafta sonu yürüyüşlere gitti, herkes Bafra pideleri yerken onun yanında haşlanmış tavuk ve salata vardi, bir ısırık olsun yemedi... Ama 20 yıl önceki kilosuna dönmeyi başardı ve simdi her şeyi, akıllıca yiyor ve kilo almıyor... Beenmaya, doğum gününde kendi pastasından bir çatal yemek için “olur mu?” diyor... Funda, evlilik yıl dönümünde hediye gelen şarabın tadına bile bakmadı... Çiğdem, haftalık çizelgeler hazırladı, her yediğini yazdı bir kenara... Hepsi ama hepsi gerçekten emek verdiler... Yani? Yani şimdi siz de dayanacaksınız... YARIM BIRAKMIŞ OLSANIZ DA, BURADAYSANIZ HÂLÂ UMUT VAR DEMEKTİR.
-
Bugune kadar yaptigimiz herseyin bir nedeni var... Hicbir seyi rast gele, benim canim oyle istiyor diye yapmadik...
• Once kendimize bir program yaptik ve bos kalorileri hayatimizdan cikarttik... Hic mi yemiyecegiz bir daha o cekici ivir ziviri? Yiyecegiz ama bagimlilari olmadan...
• Sonra “asla yemeden duramam” dedigimiz herseyden pekala da uzaklasabildigimizi gorduk. Hatta canimizin artik hic istemedine hayret edecek hale geldik, o dakka sasmayan isteklerimizin..
• Barsaklarimizi biraz calismaya zorladik, toksinleri biraz temizledik.
• Growth hormon salinimini, fizyolojik mekanizmalari goz onune alarak, kendi yararimiza olacak sekilde uyardik.
• Vitamin ve mineral destegi olmasi icin, hem anti oksidan ozelliklerinden faydalanmak icin hem de bir cesit detox olarak yesil corba ictik.
• Metabolizmamizi hizlandirmak icin, yuruduk, metabolizma cayi ictik, su ictik.
-
Bazılarınız yazdıklarımı okumuyorsunuz. Burada olmak, doğru beslenmeyi öğrenmek, zayıflamak, formda olmak istiyorsunuz ama bunu yapmak için göstermeniz gereken çabayı fazla buluyorsunuz. Biraz emek vermek gerekiyor hayatta yapılan her şeye... Yani dikkat etmek, zaman ayırmak, anlamaya çalışmak ve kafa yormak gerekiyor... Hadi gayret edin lütfen...
-
27 Eylül 2009 Pazar
Poliklinik biter bitmez eve kosuyorum... Bekledigim bir belgeyi doldurup hemen geri yollamam gerekiyor. Posta kutusunda tam 130 mektup var... Bir kismi sizden... Bir kismi “Junk”.. Bir kismi aramizda kalsincilardan.. Birkac ta, hal hatir soran arkadas mektubu..
.
Blogumu aciyorum... Mustafa Ceceli’nin sarkisina vurulmus durumdayim ve hangi cumleye, hangi soze, hangi sese vuruldugumu bir turlu bulamiyorum... Bir cumle olmali boyle yuregimi avuclarina alan, ama hangisi bilmiyorum...
.
Kahvemi hazirliyorum...
.
Zamani durduruyorum..
.
Bu, simdi bugunden kendime ayirdigim, ayirabildigim tek an ve bunun keyfini cikartacagim diyorum ve bu cocuk her kimse, her ne sarki soylerse guzel soyler herhalde diye dusunuyorum...
.
Kahvemin kokusunu icime cekiyorum once, sonra sicacik bir yudum aliyorum...
.
Gunun kendime ait tek ani bu an.. Sadece benim olan tek an...
.
Sevdigim sarkiyi dinliyorum..
Birden bire kesfediyorum beni vuran cumleyi... Dokunuveriyor yuregimde bir kenarda tuttugum o herseyin ustunde duran duyguya...
.
Gozlerimi kapatiyorum...
...
Sonra yorumlariniza cevap yazmak uzere okumaya basliyorum..
Biriniz “cok gec cevap veriyorsunuz” diyor... Buna gulumsuyorum... Gercekten gulumsuyorum..
Sekreterim bana neredeyse Christmas’a kadar randevularimin dolu oldugunu, belki bir kac gun fazladan calissam iyi olabilecegini soyluyor gecen hafta... Hayir diyorum, simdi ritmimi degistiremem, gercekten vaktim yok... Birkez gordugum hasta, benimle tekrar karsilasmak icin yaklasik 3 hafta hatta biraz daha fazla bekliyor ve soracagi herseyi unutmadan ona ayirdigim sure icinde sormasi gerekiyor. Ben sizlere bugune kadar gec ya da erken hep cevap verdim. Ustelik ayni soruyu kac kez sorarsaniz sorun o kadar kez...
-
Ben sizin yanınızda olmadığıma göre, evinizde, iş yerinizde, yazlığınızda, gittiğiniz otelde menüyü ben secmediğime, yemekleri ben pişirmediğime göre, size düşen; her şeyi dikkatle okumak, dikkatle notlar almak, “anlamak” olmalı...
YEMEYEREK KİLO VERİLMEZ...
- Ayrıntılar
-
Kategori: Sözler
Yemeyerek kilo verilmez.